
YOL
BİSİKLETİ
ODAKLI
VE ÖZENLE
ÜRETİLMİŞ
TSHIRTLERİ
İNCELEMEN
İÇİN
BU
SİTEYİ
TASARLADIK.
Bir bisiklet yarışını ekran karşısında takip ederken, bir şampiyonun kaybediş anına tanıklık etmek, onun bir tırmanışta geride kalışına ve rakipleriyle arasındaki mesafenin açılışına şahit olmak her bisiklet seyircisinin deneyimlediği bir şey olsa gerek; kan akışını hızlandıran bir şey! Son dönemde yayın teknolojilerindeki ilerleme sayesinde bu adrenalini daha da üst seviyeye taşıyan bir şey yaşandı. Bir şampiyonun kaybediş anına canlı yayında tanıklık ederken, ağzından dökülen kelimeleri kendi sesiyle ve neredeyse eşzamanlı olarak duyduk: "I'm gone, I'm dead!" (Bitik haldeyim, tükendim).
BİR KAHRAMANIN İNSANÎ SINIRLARINI KABUL ETTİĞİ O AN...
I'M GONE,
I'M DEAD.
Tadej Pogačar.

cyclingnews.com internet sitesinden Barry Ryan köşe yazısında, Pogačar ve Vingegaard arasında yaşananları Roberto Duran’ın Sugar Ray Leonard’a karşı ikinci şampiyonluk maçında (efsaneye göre) hakeme dönüp “No mas!” (Bittim, daha fazla devam edemem!) dediği ana benzetiyordu. Bir farkla: Boks ringinde bir maçı durdurabilirsiniz ancak bisiklet sporunda bunun bir yolu yok. Bisiklette zulüm bitiş çizgisine kadar devam ediyor…
Bu sözler, bir kahramanın insanî sınırlarını kabul ettiği trajik bir anın yankısıydı. O gün, Pogačar bu destanın trajik kahramanı olarak, insan ruhunun ne kadar yükseğe çıkabileceğini ama aynı zamanda ne kadar derin bir uçuruma düşebileceğini hatırlattı. Etabın ardından Vingegaard’ın avantajı 7’35” oldu ve Paris’e 5 gün kala sarı mayo yarışı sona erdi.
2023 Fransa Turu’nda 16 etap geride kalmış ve bu etaplar boyunca Pogačar ile Vingegaard arasındaki mücadele bir şekilde dengede kalmıştı. Ancak 19 Temmuz günü, Col de la Loze tırmanışında işin rengi değişti: Vingegaard gücün ve kararlılığın vücut bulmuş hali gibi ilerlerken, Pogačar’ın bir zamanlar sarsılmaz görünen iradesini parçalıyordu. Tırmanışın zirvesine 8 km kala sarı mayo grubuyla bağlantısı kopan Pogačar'ın yıldızı sönmeye başladı. Ve eğimin %9’a doğru sertleştiği bir noktada Pogačar’ın ruhundan bir feryat yükseldi. Takım radyosundan arkadaşlarına ve takım direktörüne hüzünlü ama net bir şekilde seslendi: "I'm gone, I'm dead!".



YOL BİSİKLETİ
TARİHİNDEN
İSİMLER, OLAYLAR,
YARIŞLAR VE
ANILARI
ÜZERİNDE
TAŞIYAN
TSHIRTLER...


YOL
BİSİKLETİ
ODAKLI
VE ÖZENLE
ÜRET İLMİŞ
TSHIRTLERİ
İNCELEMEN
İÇİN
BU
SİTEYİ
TASARLADIK.
BİSİKLET


Jacques Anquetil.
Grand Prix des Nations. 1954

YOL BİSİKLETİ
TARİHİNDEN
İSİMLER, OLAYLAR,
YARIŞLAR VE
ANILARI
ÜZERİNDE
TAŞIYAN
TSHIRTLER...

Bir bisiklet yarışını ekran karşısında takip ederken, bir şampiyonun kaybediş anına tanıklık etmek, onun bir tırmanışta geride kalışına ve rakipleriyle arasındaki mesafenin açılışına şahit olmak her bisiklet seyircisinin deneyimlediği bir şey olsa gerek; kan akışını hızlandıran bir şey! Son dönemde yayın teknolojilerindeki ilerleme sayesinde bu adrenalini daha da üst seviyeye taşıyan bir şey yaşandı. Bir şampiyonun kaybediş anına canlı yayında tanıklık ederken, ağzından dökülen kelimeleri kendi sesiyle ve neredeyse eşzamanlı olarak duyduk: "I'm gone, I'm dead!" (Bitik haldeyim, tükendim).
BİR KAHRAMANIN İNSANÎ SINIRLARINI KABUL ETTİĞİ O AN...
I'M GONE,
I'M DEAD.
Tadej Pogačar.

cyclingnews.com internet sitesinden Barry Ryan köşe yazısında, Pogačar ve Vingegaard arasında yaşananları Roberto Duran’ın Sugar Ray Leonard’a karşı ikinci şampiyonluk maçında (efsaneye göre) hakeme dönüp “No mas!” (Bittim, daha fazla devam edemem!) dediği ana benzetiyordu. Bir farkla: Boks ringinde bir maçı durdurabilirsiniz ancak bisiklet sporunda bunun bir yolu yok. Bisiklette zulüm bitiş çizgisine kadar devam ediyor…
Bu sözler, bir kahramanın insanî sınırlarını kabul ettiği trajik bir anın yankısıydı. O gün, Pogačar bu destanın trajik kahramanı olarak, insan ruhunun ne kadar yükseğe çıkabileceğini ama aynı zamanda ne kadar derin bir uçuruma düşebileceğini hatırlattı. Etabın ardından Vingegaard’ın avantajı 7’35” oldu ve Paris’e 5 gün kala sarı mayo yarışı sona erdi.
2023 Fransa Turu’nda 16 etap geride kalmış ve bu etaplar boyunca Pogačar ile Vingegaard arasındaki mücadele bir şekilde dengede kalmıştı. Ancak 19 Temmuz günü, Col de la Loze tırmanışında işin rengi değişti: Vingegaard gücün ve kararlılığın vücut bulmuş hali gibi ilerlerken, Pogačar’ın bir zamanlar sarsılmaz görünen iradesini parçalıyordu. Tırmanışın zirvesine 8 km kala sarı mayo grubuyla bağlantısı kopan Pogačar'ın yıldızı sönmeye başladı. Ve eğimin %9’a doğru sertleştiği bir noktada Pogačar’ın ruhundan bir feryat yükseldi. Takım radyosundan arkadaşlarına ve takım direktörüne hüzünlü ama net bir şekilde seslendi: "I'm gone, I'm dead!".






THIS IS NOT A SPORTIVE. THIS IS A RIDE, THIS IS SERIOUS.
Tadej Pogačar.


THIS IS BELGIUM.
The Chairman isimli mülakatta, geçimini Belçika’da sandalye satarak sağlayan Britanya yol bisikleti eski şampiyonu Tim Harris’in –neredeyse kazara- içerisinden Bradley Wiggins, Chris Froome, Ryder Hesjedal gibi büyük tur şampiyonları çıkan bir bisiklet akademisine dönüştürdüğü sıradan bir evin hikâyesi anlatılıyor. Britanya eski şampiyonu Tim Harris’in bu mülakatta Belçika’daki profesyonel yarışlar bir yana; sıradan, amatör, mahalli bir sürüş etkinliğini anlatırken bile kullandığı ifadeler işin ciddiyetini ortaya koyar nitelikte. Bisiklet sporu ve Belçika arasındaki bağa ilişkin olarak belki de tüm zamanların en iyi tanımı: “This is not a sportive. This is a ride, this is serious. This is Belgium.”
İngilizlerin dünyaca ünlü bisiklet dergisi Rouleur’ün 2017 Nisan sayısında The Chairman başlıklı mülakatı gerçekleştiren Ned Boulting bisiklet sporu ve Belçika arasındaki ilişkiyi tanımlamak için yukarıdaki cümleyi seçmişti. Bisiklet sporuna ilgi duyan her faninin bu ilişkiyi açıklamak için kullandığı farklı ifadeler, tanımlar ya da metaforlar olduğuna şüphe yok.
“Gerçek şu ki; Belçika, bisiklet sporunu her zaman dünyanın geri kalanından farklı bir şekilde yapmıştır.”



FAUSTO COPPI KOLEKSİYONU

Bu bir deneme metnidir.
Nasıl görünecek bakalım!

1954
Fausto Coppi.
Velodromo Appio di Roma. 1954


FAUSTO COPPI KOLEKSİYONU
Bu bir deneme metnidir.
Nasıl görünecek bakalım!

I'M GONE, I'M DEAD.
Fausto Coppi.
Velodromo Appio di Roma. 1954
BİR KAHRAMANIN İNSANÎ SINIRLARINI KABUL ETTİĞİ O AN...
I'M GONE,
I'M DEAD.
cyclingnews.com internet sitesinden Barry Ryan köşe yazısında, Pogačar ve Vingegaard arasında yaşananları Roberto Duran’ın Sugar Ray Leonard’a karşı ikinci şampiyonluk maçında (efsaneye göre) hakeme dönüp “No mas!” (Bittim, daha fazla devam edemem!) dediği ana benzetiyordu. Bir farkla: Boks ringinde bir maçı durdurabilirsiniz ancak bisiklet sporunda bunun bir yolu yok. Bisiklette zulüm bitiş çizgisine kadar devam ediyor…
Bu sözler, bir kahramanın insanî sınırlarını kabul ettiği trajik bir anın yankısıydı. O gün, Pogačar bu destanın trajik kahramanı olarak, insan ruhunun ne kadar yükseğe çıkabileceğini ama aynı zamanda ne kadar derin bir uçuruma düşebileceğini hatırlattı. Etabın ardından Vingegaard’ın avantajı 7’35” oldu ve Paris’e 5 gün kala sarı mayo yarışı sona erdi.
2023 Fransa Turu’nda 16 etap geride kalmış ve bu etaplar boyunca Pogačar ile Vingegaard arasındaki mücadele bir şekilde dengede kalmıştı. Ancak 19 Temmuz günü, Col de la Loze tırmanışında işin rengi değişti: Vingegaard gücün ve kararlılığın vücut bulmuş hali gibi ilerlerken, Pogačar’ın bir zamanlar sarsılmaz görünen iradesini parçalıyordu. Tırmanışın zirvesine 8 km kala sarı mayo grubuyla bağlantısı kopan Pogačar'ın yıldızı sönmeye başladı. Ve eğimin %9’a doğru sertleştiği bir noktada Pogačar’ın ruhundan bir feryat yükseldi. Takım radyosundan arkadaşlarına ve takım direktörüne hüzünlü ama net bir şekilde seslendi: "I'm gone, I'm dead!".
Bir bisiklet yarışını ekran karşısında takip ederken, bir şampiyonun kaybediş anına tanıklık etmek, onun bir tırmanışta geride kalışına ve rakipleriyle arasındaki mesafenin açılışına şahit olmak her bisiklet seyircisinin deneyimlediği bir şey olsa gerek; kan akışını hızlandıran bir şey! Son dönemde yayın teknolojilerindeki ilerleme sayesinde bu adrenalini daha da üst seviyeye taşıyan bir şey yaşandı. Bir şampiyonun kaybediş anına canlı yayında tanıklık ederken, ağzından dökülen kelimeleri kendi sesiyle ve neredeyse eşzamanlı olarak duyduk: "I'm gone, I'm dead!" (Bitik haldeyim, tükendim).




Paris-Roubaix… Bir diğer deyişle Kuzeyin Cehennemi! Bisiklet sporunun en ham ve katıksız hâli… Kan, ter, çamur ve cesaretle yazılan bu destan, insan iradesinin ne kadar güçlü olduğunu her yıl bir kez daha kanıtlamaya devam ediyor.
Yarış her yıl tarihi Roubaix Velodromu'nda sona ererken, bisikletçilerin yorgun ama zaferle ışıldayan gözlerinde bu cehennemden kurtulmanın huzurunu görebilirsiniz. Galibiyete ulaşan bisikletçinin ödülü ise, üzerinde pedal çevirirken türlü acılara katlandığı taşla döşeli yollardan alınmış bir taştan başka bir şey değil. Kulağa garip geliyor olabilir ancak bu destansı mücadeleden zaferle ayrılan bir bisikletçi için bu sıradan taş parçası kralların tacından bile daha değerlidir! Gerçek şu ki; bu yarışta varış çizgisine ulaşan her yarışçı birer kahramandır.
Bisiklet dünyasının en sert meydan okuması olan Paris-Roubaix, yalnızca bir yarış değil, bir efsanedir demek yanlış olmaz. 1896'dan beri düzenlenen bu tarihî yarış, kuzey Fransa’nın taş döşeli (pavé) yollarında, doğanın ve insanın limitlerini zorladığı bir savaş alanından başka bir şey değil! Her yıl, dünyanın en güçlü bisikletçileri, kilometrelerce süren çamurlu ve taşlı parkurda hem rakiplerini hem de kaderlerini alt etmek için mücadele ederler. Yarışın bisikletçilere yaşattıklarını düşünürsek "Cehennemden Gelen Kraliçe" ve "Kuzeyin Cehennemi" gibi lakaplarla anılması gayet normal.
PARIS-
ROUBAIX



PARIS - ROUBAIX KOLEKSİYONU

Bu bir deneme metnidir.
Nasıl görünecek bakalım!

Yarış her yıl tarihi Roubaix Velodromu'nda sona ererken, bisikletçilerin yorgun ama zaferle ışıldayan gözlerinde bu cehennemden kurtulmanın huzurunu görebilirsiniz. Galibiyete ulaşan bisikletçinin ödülü ise, üzerinde pedal çevirirken türlü acılara katlandığı taşla döşeli yollardan alınmış bir taştan başka bir şey değil. Kulağa garip geliyor olabilir ancak bu destansı mücadeleden zaferle ayrılan bir bisikletçi için bu sıradan taş parçası kralların tacından bile daha değerlidir! Gerçek şu ki; bu yarışta varış çizgisine ulaşan her yarışçı birer kahramandır.
Bisiklet dünyasının en sert meydan okuması olan Paris-Roubaix, yalnızca bir yarış değil, bir efsanedir demek yanlış olmaz. 1896'dan beri düzenlenen bu tarihî yarış, kuzey Fransa’nın taş döşeli (pavé) yollarında, doğanın ve insanın limitlerini zorladığı bir savaş alanından başka bir şey değil! Her yıl, dünyanın en güçlü bisikletçileri, kilometrelerce süren çamurlu ve taşlı parkurda hem rakiplerini hem de kaderlerini alt etmek için mücadele ederler. Yarışın bisikletçilere yaşattıklarını düşünürsek "Cehennemden Gelen Kraliçe" ve "Kuzeyin Cehennemi" gibi lakaplarla anılması gayet normal.
Paris-Roubaix… Bir diğer deyişle Kuzeyin Cehennemi! Bisiklet sporunun en ham ve katıksız hâli… Kan, ter, çamur ve cesaretle yazılan bu destan, insan iradesinin ne kadar güçlü olduğunu her yıl bir kez daha kanıtlamaya devam ediyor.
KUZEYİN CEHENNEMİ
PARIS - ROUBAIX
Fausto Coppi. Velodromo Appio di Roma. 1954
BİSİKLET
Jacques Anquetil.
Grand Prix des Nations. 1954


WELLT
Efsaneler sadece pedalların çevrildiği yollarda değil, anlatılan hikayelerde de yaşar. 1900’lü yılların başından bugüne, şampiyonların cesareti, unutulmaz etaplar ve bisiklet dünyasını şekillendiren olaylar her zaman hafızalarda kaldı. Biz de Wellt-Bisiklet olarak, bu tarihi modern bir dokunuşla bugüne getiriyoruz.
Her bir tasarımımız, bir hikaye anlatıyor. Belki 1920’lerin çamurlu yollarında çelik kadrolarıyla yarışan ilk kahramanlar, belki Alpler’in dik yokuşlarında yılmadan tırmanan efsaneler, belki de pelotonun içinden zamana meydan okuyarak sıyrılan cesur ruhlar... Sen de geçmişin efsanelerini bugüne taşıyan bir yolculuğa çıkmak ister misin?



YOL
BİSİKLETİ
ODAKLI
VE ÖZENLE
ÜRETİLMİŞ
TSHIRTLERİ
İNCELEMEN
İÇİN
BU
SİTEYİ
TASARLADIK.
WELLT
BİSİKLET

Efsaneler sadece pedalların çevrildiği yollarda değil, anlatılan hikayelerde de yaşar. 1900’lü yılların başından bugüne, şampiyonların cesareti, unutulmaz etaplar ve bisiklet dünyasını şekillendiren olaylar her zaman hafızalarda kaldı. Biz de Wellt-Bisiklet olarak, bu tarihi modern bir dokunuşla bugüne getiriyoruz.
Her bir tasarımımız, bir hikaye anlatıyor. Belki 1920’lerin çamurlu yollarında çelik kadrolarıyla yarışan ilk kahramanlar, belki Alpler’in dik yokuşlarında yılmadan tırmanan efsaneler, belki de pelotonun içinden zamana meydan okuyarak sıyrılan cesur ruhlar... Sen de geçmişin efsanelerini bugüne taşıyan bir yolculuğa çıkmak ister misin?

Jacques Anquetil.
Grand Prix des Nations. 1954

YOL BİSİKLETİ
TARİHİNDEN
İSİMLER, OLAYLAR,
YARIŞLAR VE
ANILARI
ÜZERİNDE
TAŞIYAN
TSHIRTLER...


FAUSTO COPPI KOLEKSİYONU

Bu bir deneme metnidir.
Nasıl görünecek bakalım!

1954
Fausto Coppi.
Velodromo Appio di Roma. 1954


FAUSTO COPPI KOLEKSİYONU
Bu bir deneme metnidir.
Nasıl görünecek bakalım!

I'M GONE, I'M DEAD.
Fausto Coppi.
Velodromo Appio di Roma. 1954
BİR KAHRAMANIN İNSANÎ SINIRLARINI KABUL ETTİĞİ O AN...
I'M GONE,
I'M DEAD.
cyclingnews.com internet sitesinden Barry Ryan köşe yazısında, Pogačar ve Vingegaard arasında yaşananları Roberto Duran’ın Sugar Ray Leonard’a karşı ikinci şampiyonluk maçında (efsaneye göre) hakeme dönüp “No mas!” (Bittim, daha fazla devam edemem!) dediği ana benzetiyordu. Bir farkla: Boks ringinde bir maçı durdurabilirsiniz ancak bisiklet sporunda bunun bir yolu yok. Bisiklette zulüm bitiş çizgisine kadar devam ediyor…
Bu sözler, bir kahramanın insanî sınırlarını kabul ettiği trajik bir anın yankısıydı. O gün, Pogačar bu destanın trajik kahramanı olarak, insan ruhunun ne kadar yükseğe çıkabileceğini ama aynı zamanda ne kadar derin bir uçuruma düşebileceğini hatırlattı. Etabın ardından Vingegaard’ın avantajı 7’35” oldu ve Paris’e 5 gün kala sarı mayo yarışı sona erdi.
2023 Fransa Turu’nda 16 etap geride kalmış ve bu etaplar boyunca Pogačar ile Vingegaard arasındaki mücadele bir şekilde dengede kalmıştı. Ancak 19 Temmuz günü, Col de la Loze tırmanışında işin rengi değişti: Vingegaard gücün ve kararlılığın vücut bulmuş hali gibi ilerlerken, Pogačar’ın bir zamanlar sarsılmaz görünen iradesini parçalıyordu. Tırmanışın zirvesine 8 km kala sarı mayo grubuyla bağlantısı kopan Pogačar'ın yıldızı sönmeye başladı. Ve eğimin %9’a doğru sertleştiği bir noktada Pogačar’ın ruhundan bir feryat yükseldi. Takım radyosundan arkadaşlarına ve takım direktörüne hüzünlü ama net bir şekilde seslendi: "I'm gone, I'm dead!".
Bir bisiklet yarışını ekran karşısında takip ederken, bir şampiyonun kaybediş anına tanıklık etmek, onun bir tırmanışta geride kalışına ve rakipleriyle arasındaki mesafenin açılışına şahit olmak her bisiklet seyircisinin deneyimlediği bir şey olsa gerek; kan akışını hızlandıran bir şey! Son dönemde yayın teknolojilerindeki ilerleme sayesinde bu adrenalini daha da üst seviyeye taşıyan bir şey yaşandı. Bir şampiyonun kaybediş anına canlı yayında tanıklık ederken, ağzından dökülen kelimeleri kendi sesiyle ve neredeyse eşzamanlı olarak duyduk: "I'm gone, I'm dead!" (Bitik haldeyim, tükendim).

Yol bisikleti, yalnızca hız, güç ve dayanıklılıkla ilgili değildir. Aynı zamanda bir mirasın, yüzyıllık rekabetin ve unutulmaz anların toplamıdır. Asfaltın üzerinde süzülen her tekerlek izi, geçmişin büyük şampiyonlarının, imkansızı başaran cesur sürücülerin ve epik mücadelelerin bir yansımasıdır. Wellt-Bisiklet olarak, işte bu hikayeleri yaşatmak için buradayız.
Biz, yol bisikleti sporunun altın çağlarından ilham alıyoruz. 20. yüzyılın başlarında çelik kadrolarla, deri kasklarla ve sınırlı ekipmanla yapılan mücadelelerden, büyük tırmanışlara ve zamana karşı yarışan efsanelere kadar bisiklet tarihinin unutulmaz anlarını tasarımlarımıza taşıyoruz. Günümüzün teknolojik yarış dünyasından çok, geçmişin saf mücadelesine odaklanıyoruz. Çünkü bizim için asıl önemli olan, sporun ruhu ve onun yazdığı destansı hikayeler.


Yol bisikleti, yalnızca hız, güç ve dayanıklılıkla ilgili değildir. Aynı zamanda bir mirasın, yüzyıllık rekabetin ve unutulmaz anların toplamıdır. Asfaltın üzerinde süzülen her tekerlek izi, geçmişin büyük şampiyonlarının, imkansızı başaran cesur sürücülerin ve epik mücadelelerin bir yansımasıdır. Wellt-Bisiklet olarak, işte bu hikayeleri yaşatmak için buradayız.
Biz, yol bisikleti sporunun altın çağlarından ilham alıyoruz. 20. yüzyılın başlarında çelik kadrolarla, deri kasklarla ve sınırlı ekipmanla yapılan mücadelelerden, büyük tırmanışlara ve zamana karşı yarışan efsanelere kadar bisiklet tarihinin unutulmaz anlarını tasarımlarımıza taşıyoruz. Günümüzün teknolojik yarış dünyasından çok, geçmişin saf mücadelesine odaklanıyoruz. Çünkü bizim için asıl önemli olan, sporun ruhu ve onun yazdığı destansı hikayeler.


73

TÜM TEMALARDA TOPLAMDA YETMİŞ ÜÇ FARKLI
TASARIMA SAHİP TSHIRT WELLT.CO'DA.
BİSİKLET

YOL BİSİKLETİ
TARİHİNDEN
İSİMLER, OLAYLAR,
YARIŞLAR VE
ANILARI
ÜZERİNDE
TAŞIYAN
TSHIRTLER
ŞİMDİ
WELLT'TE...



SEX,
LIES AND HANDLEBAR TAPE:
JACQUES ANQUETIL BİYOGRAFİSİ

Fransa Turu’nda elde ettiği 5 efsanevi zafer, hiçbir zaman Jacques Anquetil’e duyulan ilginin tek nedeni olmadı. Özel hayatındaki sıra dışı dinamikler ve aile yaşamı da gözlerin hep onun üzerinde olmasına sebep oldu.
Anquetil’in yaşamına dair en derinlikli çalışmanın sahibi olan Paul Howard, Fransız bisiklet yıldızının yaşam öyküsünü biyografileştirdiği kitaba “Sex, Lies and Handlebar Tape” ismini verdi. Anquetil'in ailesinden, dostlarından, takım arkadaşlarından ve rakiplerinden özel katkılar içeren bu biyografi, miti gerçeklikten ayırıyor ve gerçeğin kesinlikle kurgudan daha tuhaf olduğunu doğruluyor. Tartışmalı yaşamlara ilgi duyanlar için bu biyografinin ismini bir tshirtün üzerine yerleştirdik.
JACQUES ANQUETIL

+


BİR SAVAŞ FOTOĞRAFÇISI 1939'DA
FRANSA TURU'NU FOTOĞRAFLAMIŞTI.
Fransa Turu’nu takip eden ve yarışın geçmişiyle ilgili fotoğrafları kurcalamış olan herhangi biri mutlaka bu iki fotoğrafa denk gelmiştir. Hatta bu iki fotoğrafı yarış tarihinin en iyi iki fotoğrafı olarak adlandıranlar bile var. 1939 Fransa Turu'nda yarışmakta olan Pierre Cloarec'in sahibi olduğu bisikletçi dükkânı önünde pelotonun geçişini bekleyenlerin/izleyenlerin fotoğrafları... İşin asıl vurucu yanı, bu fotoğrafları çeken kişinin bir savaş fotoğrafçısı olması! O isim Robert CAPA. Fransa Turu’nu fotoğraflaması için Paris Match tarafından kendisine yapılan teklifi kabul etmiş ve Fransa’ya geçmişti.
ROBERT CAPA
Bu savaş fotoğrafçısı, 1954’te LIFE dergisi için Hindiçin Savaşı’nı haber yapmak üzere bölgedeydi. Kızıl Nehir deltasının güneyinde mayın temizliği yapmakta olan Fransız askerlerle birlikte devriyedeyken bir mayına bastı ve hayatını kaybetti. Sonraları, Capa’nın ölümüne ilişkin olarak yayınlanan askeri raporda şunlar yazılacaktı:
“ABD vatandaşı fotoğrafçı Robert CAPA, 25 Ağustos 1954 günü, kurumuş bir nehir yatağından geçerken mayına basarak hayatını kaybetti. Sol elinin, patlamada zarar görmeyen Contax marka makinesine kenetlenmiş olduğu görüldü.”
İspanya iç savaşında çekmiş olduğu fotoğraflarla bir anda dünya çapında ün kazanan ve sonrasında yaşadığı bunalım dolu günlerin ardından 1939 yılında yolu Fransa Turu’yla kesişen Capa, yarışı kendi bakışıyla fotoğrafladı. Ancak, salt yarışçılara odaklanmak yerine etrafta olup bitenleri fotoğrafladığı için kurumdan eleştiri aldı.





+
THIS IS NOT A SPORTIVE. THIS IS A RIDE, THIS IS SERIOUS.
THIS IS BELGIUM.
The Chairman isimli mülakatta, geçimini Belçika’da sandalye satarak sağlayan Britanya yol bisikleti eski şampiyonu Tim Harris’in –neredeyse kazara- içerisinden Bradley Wiggins, Chris Froome, Ryder Hesjedal gibi büyük tur şampiyonları çıkan bir bisiklet akademisine dönüştürdüğü sıradan bir evin hikâyesi anlatılıyor. Britanya eski şampiyonu Tim Harris’in bu mülakatta Belçika’daki profesyonel yarışlar bir yana; sıradan, amatör, mahalli bir sürüş etkinliğini anlatırken bile kullandığı ifadeler işin ciddiyetini ortaya koyar nitelikte. Bisiklet sporu ve Belçika arasındaki bağa ilişkin olarak belki de tüm zamanların en iyi tanımı: “This is not a sportive. This is a ride, this is serious. This is Belgium.”
İngilizlerin dünyaca ünlü bisiklet dergisi Rouleur’ün 2017 Nisan sayısında The Chairman başlıklı mülakatı gerçekleştiren Ned Boulting bisiklet sporu ve Belçika arasındaki ilişkiyi tanımlamak için yukarıdaki cümleyi seçmişti. Bisiklet sporuna ilgi duyan her faninin bu ilişkiyi açıklamak için kullandığı farklı ifadeler, tanımlar ya da metaforlar olduğuna şüphe yok.
“Gerçek şu ki; Belçika, bisiklet sporunu her zaman dünyanın geri kalanından farklı bir şekilde yapmıştır.”

+

"O ANDA ÖLÜMÜ HİSSETTİM, AMA ASLA TESLİM OLMADIM!"
ALEVLERİN İÇİNDEN DOĞAN ŞAMPİYON
NIKI
LAUDA
1976 yılının sıcak bir Ağustos günü, “Yeşil Cehennem” lakaplı Nürburgring pisti dramatik ve bir o kadar da üzücü bir hikâyeye sahne oldu. O yıl sezonu lider olarak sürdüren Ferrari pilotu Niki Lauda güvenlik endişeleri sebebiyle yarışın iptal edilmesini talep etmişti. Yarış günü sabahı Nürburgring'de yağmurun ardından gelen sis ve nemli asfalt, dünyanın en yetenekli sürücülerine bile meydan okuyordu. Lauda’nın ısrarlı taleplerine karşın çoğunluk onun çağrısına kulak asmadı.
Yarışın henüz ikinci turunda yaşananlar, Formula 1 tarihine kalın harflerle yazıldı. Lauda'nın Ferrari'si, Bergwerk virajında kontrolden çıktı ve hızla bariyerlere çarptı. Alev alan aracın içinde kalan Lauda’ya ilk yardım elini kazayı görür görmez duran diğer pilotlar uzattı. Ancak Lauda’nın bedeni alevler içerisindeydi ve araçtan çıkarıldığında yüzü tanınmaz haldeydi…
Başlangıçta Lauda’nın hayatta kalma şansını neredeyse sıfır olarak gören doktor raporlarına rağmen bu büyük yarışçı, mental mücadele gücü ve içindeki yarışma tutkusunun da etkisiyle kazadan yalnızca 42 gün sonra İtalya Monza pistinde tekrar boy gösterecekti!
Başındaki bandajlar ve yüzündeki yanık izleriyle pistlere tekrar adım attığında, tüm dünya onun bir efsane olacağı konusunda hemfikirdi. Ne de olsa gerçek şampiyonlar sadece kazandıkları kupalarla değil, düştüklerinde nasıl kalktıklarıyla da anılırlar.

YENİ TASARIM VE ÜRÜNLERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN E-POSTA BÜLTENİNE ABONE OL


wellt.co
tema bisiklet
tema formula one
tema yelken
blog
hakkında
iletişim
beden ölçüleri
kumaş özellikleri
destek
iptal / iade
satış sözleşmesi
güvenlik
sıkça sorulan sorular
kargo süreci
sosyal medya
bisiklet instagram
formula one instagram
yelken instagram
GENÇLİK CAD. İLK SOK. 3/F ÇANKAYA / ANKARA 06580
WELLT.CO
WELLT MARINE
TEMATİK TSHIRT
THE SUN ALSO RISES